Türkiye ve ABD, İsveç’in NATO üyeliği onayı karşılığında F-16 satışı adımının atılmasıyla ikili ilişkilerde uzun süredir beklenen bir eşiği aşmış görünüyor. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland’ın hafta başında Ankara’ya yaptığı ziyaret, ilişkilerin bundan sonraki süreçte hangi başlıklarda yoğunlaşacağını göstermesi açısından önemli oldu.
Kongre’de 26 Ocak’ta başlayan “15 günlük sessizlik süreci”, 10 Şubat’ta sona erecek. Kongreden itiraz gelmemesi durumunda Türkiye’ye satış gerçekleştirilecek.
İlişkilerdeki bu tıkanmanın aşılmasının ardından gözler Türkiye-ABD ilişkilerinin bundan sonraki dönemine çevrildi. ABD Dışişleri Bakanlığı protokolünde Bakan Antony Blinken’dan sonra ikinci sırada görev yapan Bakan Yardımcısı Victoria Nuland’ın hafta başında Ankara’ya yaptığı ziyaret ve verdiği mesajlar, ikili ilişkilerin geleceğine ilişkin önemli ipuçlarının ortaya çıkmasını sağladı.
Geçmiş Türkiye-ABD Stratejik Mekanizma toplantılarının aksine görüşmeler sonrasında ortak açıklama yapılmaması ve kamuoyunun sadece ABD’li diplomatın açıklamaları aracılığıyla bilgilenmiş olması dikkat çekti.
Nuland, Türk basınına yaptığı açıklamalarda, Ankara ziyaretinin zamanlamasının tesadüfi olmadığını, Blinken’ın kendisinden ilişkileri canlandırmasını istediğini kaydederek, Washington’un Ankara ile yakalanan mevcut pozitif seyri devam ettirmekten yana olduğu mesajını verdi.
ABD’li diplomat, ileriki aylarda enerji, çevre ve ticaret alanlarında görüşmelerin yapılacağını kaydederken, “Yeni temiz enerji teknolojileri üzerinde birlikte çalışmak istiyoruz. Bu konuda da ortadaki potansiyel hakkında iyi bir görüşme gerçekleştirdik. TIFA şemsiyesi altında ticaret görüşmelerimiz de olacak. Bunu da önümüzdeki aylarda gerçekleştirmeyi umuyoruz” ifadelerini kullandı.
Nuland’ın kastettiği gelişmelerden birinin ABD Ticaret Bakanlığı’nın koordinasyonunda Türkiye’de gerçekleşecek olan Trade Wings 2024 toplantısı olacağı kaydediliyor. ABD ile Türkiye’nin ticaret ve yatırımın artırılması için mevcut mekanizmaları artırma konusunda da görüş birliğinde olduğu belirtiliyor.
‘Daha sağlam diyalog’
Ankara’daki görüşmelerde ağırlıklı olarak “terörle mücadele konusunda taraflar arasındaki farklılıkların ele alındığı” kaydediliyor.
Amerikalı diplomat, bu konudaki farklılıklarla ilgili bir soruya yanıt verirken, “Son yıllarda terörle mücadele konusundaki görüşmelerimiz olması gerektiği seviyede değil. Bu nedenle sağlam bir terörle mücadele diyaloğuna geri dönmek istiyoruz” ifadelerini kullandı. Nuland, bu kapsamda Suriye’de nasıl bir yol izleyeceklerini de Türk makamlarıyla konuştuklarını kaydetti.
ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde IŞİD ile mücadeleyi yürütmek ve yerel ortak olarak adlandırdıkları YPG ile işbirliğini koordine etmek amacıyla 900 kadar asker bulundurduğu biliniyor. Türkiye de YPG ile mücadele kapsamında 2015’den bu yana gerçekleştirdiği askeri operasyonlar neticesinde kuzey Suriye’de oluşturduğu bölgelerde asker barındırıyor ve YPG hedeflerine zaman zaman insansız hava araçlarıyla saldırılar düzenliyor.
Geçen sene Ekim ayı başında YPG’ye saldırı düzenleyen bir Türk askeri insansız hava aracının ABD tarafından düşürülmesi Türkiye’nin tepkisine neden olmuştu.
Nuland’ın daha sağlam diyalog çağrısından taraflar arasında siyasi görüşmelerin yanı sıra askeri ve istihbarı alanda da temaslara başlanması gerektiği Ankara’da yapılan değerlendirmeler arasında. Ancak Nuland’ın Suriye’den asker çekilmeyeceğini yeniden vurgulaması ve IŞİD ile mücadelenin devam edeceğini açıklaması Washington’un görünür gelecekte YPG konusundaki politikasını değiştirmeyeceği yorumlarına neden oldu.
S-400 ve F-35 vurgusu
Amerikalı diplomatın açıklamaları arasından en çok öne çıkan unsur ise Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400 hava savunma sistemleriyle ilgili sorunu çözmesi durumunda 2019’da çıkartıldığı F-35 ortak savaş uçağı programına geri dönebileceği oldu.
Nuland, “ABD, Türkiye’yi F-35 ailesine geri almaktan memnuniyet duyacaktır. Ama önce bu diğer meseleyi çözmeliyiz ve bunu çözerken aynı zamanda Türkiye’nin güçlü bir hava savunmasına sahip olmasını sağlamalıyız” ifadeleriyle Washington’un konuyu nasıl formüle ettiğini ortaya koymuş oldu.
ABD, geçen senelerde de S-400 konusunun çözümü için bazı önerilerde bulunmuş ancak bunlar Ankara tarafından kabul görmemişti. Eski Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bir röportajında, bu öneriler arasında S-400 hava savunma sisteminin Rusya ile savaşan Ukrayna’ya verilmesinin olduğunu kayda geçirmişti.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminin başladığı Şubat 2022’den bu yana bölgede denge politikası izleyen Türkiye’nin Moskova’yı rahatsız edecek bir S-400 formülüne sıcak bakması beklenmiyor.
Nuland’ın açıklamalarında “Türkiye’nin güçlü bir hava savunma sistemine sahip olmasını sağlamalıyız” ifadeleri de S-400 sorununun çözümü durumunda Amerikan Patriot hava savunma sistemlerinin satışı müzakerelerine yeniden başlanabileceği mesajı olarak değerlendirildi.
Erdoğan’a Beyaz Saray daveti olacak mı?
Türkiye’nin İsveç’in üyeliğine onay vermesi ve ABD’nin F-16 satışı için adım atmasıyla daha pozitif bir havaya bürünen Türk-Amerikan ilişkileri kapsamında sorulan soruların başında ABD Başkanı Joe Biden’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı resmi ziyaret için Beyaz Saray’a davet edip etmeyeceği.
ABD ve Türk yetkililer de bu aşamada Erdoğan’a iletilen bir davet olmadığını kaydediyorlar. İki lider, en son Temmuz 2023’te NATO Zirvesi’nde yüz yüze görüşmüşlerdi. Telefonda ise son görüşmeleri 15 Aralık 2023’te olmuştu. Erdoğan, en son Beyaz Saray ziyaretini dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın daveti üzerine Mayıs 2017’de gerçekleştirmişti.
İkili bir davet kapsamında olmasa da Erdoğan’ın bu sene Temmuz ayında Washington’a gitmesi büyük olasılık. Washington, 2024 senesinin en önemli uluslararası toplantılarından biri olacak olan NATO’nun 75. Yıl zirvesine ev sahipliği yapacak.
1999’daki 50. Yıl Zirvesi’nde olduğu gibi NATO’nun geleceğine ilişkin önemli kararların alınmasının beklendiği zirvenin ağırlıklı gündemi Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi ve ittifakın artan tehditler karşısında caydırıcılığını nasıl koruyacağı olacak.
ABD seçimlerinin etkisi
Türk-Amerikan ilişkilerinin gelişmesine ve sorunların çözümüne dönük girişimlere karşın ABD’de başkanlık seçimlerine 9 ay gibi bir süre kalması bu beklentilerin gerçekleşme olasılığını zayıflatan bir unsur olarak görülüyor.
ABD’nin YPG ile ortaklığına son verecek gibi görünmemesi, Türkiye’nin S-400 sorununa nasıl bir çözüm bulacağının netleşmemiş olması gibi faktörlerin, seçimlere kadar olan kısa sürede Ankara-Washington ilişkilerini dönüştürücü etkisi olacak gelişmelerin yaşanmasını engelleyebileceği öngörülüyor.
Buna ek olarak, ABD’nin bir önceki başkanı Trump’ın adaylık yolunda güçlü adımlarla ilerlemesi ve mevcut Başkan Biden karşısında şansının yüksek olması, Ankara’nın da Washington ile ilişkilerin seyrini belirlemek için seçim sürecini beklemesi sonucunu doğurabilir.